Günümüzde dijital ortamlarda kullanabileceğimiz bir çok iletişim araçları mevcuttur. O kadar geniş bir ağdan bahsediyoruz ki, teknolojinin getirdiği bu uygulamaları kullananlar dünya nüfusunun yaklaşık %42’sini oluşturuyorlar. Neredeyse onlarla yatıp, onlarla kalkıyoruz. Sosyal ağlar bizim; dostumuz, sırdaşımız hatta yeri geliyor kızgınlığımızı çıkardığımız ya da mutluluğumuzu paylaştığımız bir platform oluyor. Psikologlar bilinçaltımıza ayna tuttuğunu söylüyorlar. Bazıları ise ruhsal sorunları olan kişilerin gerçek kişiliklerini ortaya çıkardığını söylüyor. Bu tarz söylemleri az buçuk hepimiz duymuşuzdur, yine sosyal medyada. Geçen gün Whatsapp’da yazışırken birşey keşfettim. Elbette ki ilk fark eden ben değilimdir ama bunu sizlerle paylaşarak farkındalığı arttırmak isterim.
Karşılıklı yazışabileceğimiz birçok iletişim araçlarının olduğundan bahsettik. Türkiye’de yaygın kullanılanılanlar listesini başta Whatsapp olmak üzere Messenger, Bip, İmessage ve Telegram oluşturmaktadır. Gün içerisinde bu uygulamaları kullanırken istemsizce, cümlelerimizi daha iyi anlatabilmek adına (ya da öyle sandığımız) birçok emoji kullanırız.
Dünya’da toplam her gün 6 milyar emoji ve stickerın gönderildiği bir mobil dünyada yaşıyoruz. Swyft Media araştırmasına göre insanların ortalama %96’sı günde bir emoji ve sticker göndermeden yapamıyormuş. Böyle bahsedince insana komik bile gelen bu durum aslında psikolojimizi oldukça etkiliyor. Benim bu konu ile ilgili değinmeyi istediğim nokta ise şu; son kullanılan emojiler. Türkiye’de en çok kullanılan emojiler ise tabii ki sıcakkanlı bir millet olarak kalpli öpücük en başta yer alırken gülen surat da onu takip ediyor.
Klavyelerinizde (telefona göre değişiklik gösteren) son kullanılan emojiler aslında bizim ruh hallerimizi belirliyor. Son kullanılanlar olduğu gibi sık kullanılanlar da orada yer alıyor. Bazı dönemlerde orada çoğunlukla ağlamaklı, üzgün emojilerin yer aldığı gibi bazen de kahkaha atan, bol eğlenceli emojiler yer alıyor. Tabii ki hayatımızda hepimizin inişleri çıkışları vardır. Kötü bir haber duyarız ve bunu bir yakınımızla paylaşırken duygularımızı daha iyi anlatabilmek adına üzgün emojileri kullanırız. Fakat benim demek istediğim bu değil. O son kullanılanlarda ne kadar üzgün ifade biriktirirsek bize yansıması da o şekilde oluyor. Negatif olan herşeyin insanı negatif etkilemesi gibi, bu emojilerin etkisi de öyle oluyor. Gülmenin en iyi ilaç olduğunu hepimiz duymuşuzdur. Belki fiziken gülmekle, online gülmek arasında fark var diyeceksiniz ama farkında olmasanız da dolaylı bir bağlantı var. Bilinçaltı dediğimiz müthiş zihin bölgemiz her şeyi depoladığı gibi bunu da deposuna saklıyor. Sonrasında ise bunları yeri gelince bir bir önünüze çıkarıyor. Halbuki o gün sadece izlediğiniz filmdeki karakter için çok üzülmüş ve Whatsapp’dan dostunuza filmden kısaca bahsetmiştiniz, bilinçaltınızın o üzüntüyü kendi yaşamış gibi algılamasını görmezden gelerek veya bilmeyerek.
İlk başlarda noktalama işaretleri ile kullandığımız emojiler, gittikçe gelişti ve bazen farketmeden bile o emojiyi yazarken yüzümüzde de canlandırdığımız ifadelere dönüştü. 1999 Yılında Japon tasarımcı Higetaka Kurita bu ifadeleri ilk kullandığında işin bu boyutlara geleceğini tahmin ettiğini hiç sanmıyorum.
Moliere’in de dediği gibi insan gülebildiği kadar insandır. O yüzden hep gülün ve sık kullanılanlar listenizde bol kahkaha olsun.
Thanks for your blog, nice to read. Do not stop.
Thanks Mark.