En sevdiğim çiçektir Poinsettia. Abim her doğum günümde Poinsettia alır. O almadığı zamanlarda da yılbaşına doğru ben alırım. Ama o kadar çok beslemiş olmama rağmen bir türlü yaşatamadığım tek çiçektir.
Seralarda ne yapıyorlar bilmiyorum ama benim onu yapamadığım kesin. Türkiye’deki siteleri ezberledim, yabancı siteleri arşınladım. Vitaminler aldım. Yılın belirli bir dönemi yaprakların kızarması için akşam 5’den sabaha kadar karanlıkta kalması gerekiyor. Bende her gün onu karanlık boş bir odaya ya da dolaba koyuyordum. Hatta arkadaşım dalga geçerdi, başka bir şeye bu kadar ilgi göstersen şimdiye kocaman olmuştu, resmen çocuğun gibi ilgileniyorsun derdi. Evet doğruydu aslında, niye illa ki bu çiçek diye diretiyorsam.
Onunla tanışma hikayemiz ise bir komşu da olmuştu. O gün tüm günümü bahsettiğim komşumuzda geçirmiştim. Akşama ise annemler dışarıdaki işlerini halledip oraya geleceklerdi. Derken annemler geldi ama elleri boş değildi. Ev sahibi yakın zamanda bir rahatsızlık geçirdiğinden dolayı annem ona geçmiş olsun demek için çiçek alıp gelmiş. Belki film gibi bir an ama o sırada çiçeğe vuruldum diyebilirim. Anne ne kadar güzel bir çiçekmiş bunun adı ne diye sordum. Abim de Atatürk çiçeği olduğunu söyledi. İşte ilk aşkımız o zaman başlamıştı. Canım abim o çiçeğe olan hayranlığımı fark ettiği için de bana her doğum günümde bu çiçeği almaya başladı. Derken bu yıllar içinde gelenekselleşti.
Bilmemdir nedendir yaşatamadım onu bir türlü. Ama sevmeye de ve her sene almaya da devam ettik. Her sene yeni bir kür deneyip öteki sene onu listeden çıkarıyorum. Nemli ortam seviyor diye bu sene küçük fıskiyeli kolonya şişemi su ile doldurup ondan sıktım, bu sefer de kırmızı yapraklarının yanları yandı.
O Kadar Bahsettik Hadi Biraz Onu Tanıyalım
Bir diğer ismi ile Atatürk çiçeği, anavatanı çok uzaklara, Meksika ve Orta Amerika’ya dayanıyor. Çiçeğin tamamını kaplayan yeşil yapraklarının yanı sıra üst kısmında kırmızı yaprakları ve onların da üzerinde küme oluşturan sarı küçük çiçekleri ile hayran olunmayacak gibi değil.
Atatürk çiçeği olarak bilinmesinin sebebine gelecek olursak da bu çiçeğin ülkemize getirtilmesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün önayak olmasından geliyor.
Bu çiçeğin Noel zamanlarında özellikle popüler olmasında, Hristiyan dünyası tarafından İsa’nın çarmıha gerilişi ve kurban edildiği sırada akan kanı simgelemesi baz alınmıştır.
Tabii Kasım, Aralık aylarında çiçeğin en güzel olduğu dönem olması ve renklerinin yılbaşını hatırlatmasından dolayı ülkemizde kabul gördüğünü düşünüyorum. Benim için de bunlarla birlikte, yazın birbirinden güzel açan binlerce çiçeğin yanı sıra kışın bu kadar güzel açan bir çiçek olması onu bana sevdiren sebeplerden biri olduğunu düşünüyorum. Soğuğa meydan okuyan bir güzellik. Şimdi hakkını yemeyelim canım Poinsettia’mın. Yazın çıksan yine de severdim seni.
Antalya’da bir gün bu çiçeğin ağaç olmuş halini gördüm. Onu görmek nasıl gurur verici bir şeydi anlatamam. Besleyip büyüttüğüm çiçeğimin meğer kocaman olmuş akrabaları varmış. Açıkçası Poinsettia gerçekten de ağaç olabiliyor mu bilemiyorum ama yapraklarını iyi tanırım. Tıpatıp ona benzeyen ve üzüm gibi saran dallara sahipti gördüğüm. O gün oradan hayran hayran arkama bakıp, hafiften gülümseyerek yürüdüğümü hatırlıyorum.
İşte böyle benim Poinsettia maceram. Bir gün bir uzmanı çıkar da bana aslında şunu şöyle yapmalıydın der diye ümitle bekliyorum. O gün gelene kadar da ben her sene Poinsettia almaya ve ona bakmaya devam edeceğim. Kim bilir, belki de bu yazı vasıta olur ve o çok büyük sırrı bu şekilde öğrenirim.
Bonus
Bu yazı Poinsettia bakımı hakkında bir yazı değildir. Size ona şöyle bakın böyle bakın diyemeyeceğim, çünkü henüz bende esas sırrı çözebilmiş değilim. Fakat bir Poinsettia bakıcısıysanız bu tecrübelerim sizlere de ışık olsun. Birlikte daha fazla tecrübe biriktirip bir gün Poinsettia’ları yaşatabilmenin sırrını bulabilmemiz dileği ile.
Bu Zamana Kadar Deneyimleyip Çıkardığım Tecrübelerim:
- İlk alındığında ortama uyum sağlaması için 3 ay saksı değiştirilmemeli.
- Bol ışık seviyor ama direkt güneş sevmiyor. Pencere yanı ideal. Tabii açısına göre değişiklik gösterebilir.
- Toprağının kuruluğuna göre su konulacak. Bu yüzden belirli bir rutini var diyemem. Nemi seviyor. Odanın sıcaklığı, güneşi aldığı açı ve mevsime göre bu su durumu çeşitlilik gösterecektir.
- Genelde ölme durumu yaprakların sararıp günde 1-2 adet yaprak dökmesi ile başlıyor. Tamamen kel kalana kadar yapraklar dökülüyor ve ardından dallar kurumaya başlıyor uca kadar ve sonunda tamamen kuruyor.
- Ortalama her çiçek için kullanılabilecek bitki vitaminleri uygun olabiliyor. Çünkü bu hem yapraksı bir bitki hem de üst kısımda bulunan kırmızı yaprakları çiçeği olarak sayılabiliyor. O yüzden sadece yaprak ya da sadece çiçekli bitki için olanından ziyade karışık olanları tercih edilebilir.
- Arama motorlarına yazacağınız “Poinsettia bakımı nasıldır?” sorusunun onlarca sayfa cevabını bulacaksınız. O yüzden o sıkıcı ve bence işe yaramayan bilgilere oradan bakmanızı tavsiye ederim, onlarsız da olmuyor.
Son olarak da bir gün bu çiçeği 2 aydan fazla yaşatabilmeyi öğrenirseniz mutlaka bana yazın. Mesajınızı merakla bekliyor olacağım.
İleride yaşatabileceğim onlarca Poinsettia ile dolu olacak bir evin hayali ile…
NOT: Bu yazıyı yazdığım sırada aldığım Poinsettia’m her ne kadar hızlıca yaprak dökümü gerçekleştirse de 4. ayında hala ayakta. Üstelik yeni filizleri var üzerinde. Üzerine uyguladığım vitamin ve yukarıdaki tüm deneyimler sanırım bu sefer işe yarıyor.