Bu yazımızda; son model arabalar, lüks villalar, en pahalı restoranlar, el yakan markalarıyla parlak şehir Beverly Hills’deyiz. Bir tek Kaliforniya’nın değil dünyanın gözdesi olan bir yer burası. Hollywood’un komşusu olan bu kasaba aynı zamanda birçok Hollywood oyuncusunun evlerini de barındırmaktadır. Dünyanın en pahalı emlak pazarına sahip bu kasabanın görülmesi gereken her yerini keşfedeceğiz. Göz zevkinizi had safhaya çıkarmaya hazırsanız başlayalım.
Golden Triangle
Beverly Hills denince akla ilk gelen yerlerden biri de Golden Triangle. Rodeo Drive, Wilshire Bulvarı ve Santa Monica Bulvarı’ndan oluşan üç sokak Golden Triangle’ı oluşturuyor. Trend butiklerin, Hollywood stüdyolarının ve müzelerin çoğunluğu bu üçgenin içinde bulunmaktadır. Buradan oklar yardımıyla karşıya geçin ve merdivenlerin güzelliğine şahit olun. Yavaşça merdivenlerden çıkarken fotoğraf çekinmeyi isterseniz, ekran fotoğrafı almayı unutmayın. Karşınızda galeri ve restoran ile başlayan yol, kapalı çarşı havasında mağazalarla devam edecektir. Yalnız o mağazalar cepleri baya yakan cinsten. Tabii vitrinlere bakmak bedava 🙂 Hazır bu sokaktayken sadece kıyafet mağazalarını değil kafelerin, restoranların, otellerin hatta şekercilerin dahi dükkanını gezebilirsiniz. İşte size şeker gibi bir şekerci dükkanı. Dükkanın içini buradan gezebilirsiniz. Golden Triangle’ın diğer çıkışını buradan gezebilirsiniz.
Wilshire Hotel
Golden Triangle’ın karşında devlet dairesi gibi büyük bir bina görmüştünüz, değil mi? İşte o bina aslında bir otel. Endamlı dış kapısı ile başlayalım. Ardından buradan oklar yardımıyla otelin içini gezebilirsiniz. Havuz başında soluklandıktan sonra odaları gezmeye geçebilirsiniz. Bu otel sanal turunu ekleme sebebim; çokça ünlünün kaldığı, ABD Başkanlarının ağırlandığı, birçok filmlerin çekim yeri olmasından ziyade, Beverly Hills’e ait tarihi bir bina olması. Ayrıca Elvis Presley burada birkaç yıl burada kalmış ve John Lennon’da eşinden birkaç ay ayrı kaldığında burada kalmış. Pretty Woman filmi de burada çekilmiş.
Beverly Bahçeleri
1911’de açılan bu park şehrin cazibe noktalarından biri. Buradan ikonik Bevely Hills yazısını görebilirsiniz. Parkı daha detaylı buradan keşfedebilirsiniz. Ayrıyetten parka ve Beverly Hills bölgesine kuşbakışı olarak buradan bakabilirsiniz.
Moreton Körfezi İnciri
Beverly Gardens Park aynı zamanda çok eski bir ağaca da ev sahipliği yapmakta. Bilimsel adıyla Ficus Macrophylla, halk arasında Moreton Körfezi İnciri olarak bilinen bu ağacı 1876 yılında Andrew Cooper dikmiş. Olacak bu ya, çevresinde yıllar boyunca gelişen olaylara meydan okumuş ve şimdi kocaman gövdesiyle Beverly Gardens’da yıllara meydan okumaya devam ediyor. İşte o cesur ve güçlü ağacı buradan ziyaret edebilirsiniz.
Adrew Cooper şu an hayatta olmasa da adı işte bu ağaçta yaşıyor ve bizler onun adını ektiği bir fidan sayesinde hatırlıyoruz. Hepimize örnek olması dileği ile Cooper’a selam olsun.
Beverly Hills Hazinesi: Greystone Konağı
1928’de bir petrol kralının oğlu için tamamlanan bu konak 1965’te Beverly Hills Belediyesi tarafından alınarak halka açık bir park haline getirilmiş. Şimdilerde düğün, etkinlik, toplantı, televizyon çekimi amaçlı kullanılmaktadır. Alın teri ile kazanılmayan paradan hayır gelmez sözü gibi bu evde sahiplerine pek hayırlı gelmemiş. Edward isimli bir genç petrol yataklarını ilk keşfedenlerden olmuş. Ardından da dünyanın en büyük petrol üreticisi konumuna gelmiş. İki çocuğu olmuş. Kızı yedi yaşında ölmüş, tek oğlu olan Ned ise dünyanın en büyük finans imparatorluklarından birinin varisi olarak büyümüş. Edward oğluna düğün hediyesi olarak 12.58 dönümlük, geniş manzaralı bir arazi parçası vermiş. 3 milyon doların üzerinde bir maliyetle üç yıl süren malikane kasvetli gri görünümü sebebiyle Greystone adını almış. Taşındıktan sadece 5 ay sonra Ned, 35 yaşındayken evinde vurularak öldürülmüş.
Eşi 24 yıl orada yaşadıktan sonra evi satmış ve böylece popüler çekimlerin başlamasına sebep olmuş. 10 Yıl sonra da Beverly Hills Belediyesine satılarak bugünkü haline getirilmiş. Belediye tepedeki bu konağı aldıktan sonra buraya 19 milyon galonluk su deposu koymuş ki bu da kasabaya doğal su bansıncı sağlamış.
Sıra geldi burayı gezmeye. Konağın en beğendiğim yanı büyük pencereleri oldu. Bu verandadan evin ve çevresinin güzelliğini görebilmeniz mümkün. Orta avluyu buradan, bahçenin diğer kısımlarını da buradan gezebilirsiniz.
Sunset Bulvarı
Fiziki olarak seyahat edecek olsanız gerçek Beverly Hills’i hissedebilmek için mutlaka uğramanız gereken yerdir Sunset Bulvarı. Bundan eksik kalmamanız için Sunset Bulvarına ait oldukça detaylı bir araştırma yaptım. Sonuç olarak da buradan girebileceğiniz linkten başlayarak sağa veya sola boylu boyunca ilerlemeniz o bulvarı tanımanıza olanak sağlayacaktır diye düşünüyorum. Sunset Bulvarı’nın bir ucundan öteki ucuna 35 kilometrelik bir yol var. Şanslısınız ki bu kilometreleri ayaklarınız değil, mouse’a değen elleriniz alacak. Peki bu bulvar neden bu kadar önemli?
Bob Marley, Doors ve Guns and Roses gibi efsanelerin buradaki kulüplerden doğduğu biliniyor. Şuan çoğu kapanmış olsa da hala ayakta olanları var. Hollywood’dan da geçen yol dört şerit genişliğindedir. Atatürk Çiçeği ve Avakado tarlalarıyla çevrili olan bu yol 1924 yılında ilk ticari gelişimini Sunset Plaza ile gerçekleştirmiş. Sunset ismini batıya doğru giden bir şehir çalışanının batan güneşin güzelliğini fark etmesiyle verdiği söyleniyor. Los Angeles sınırının dışında ve kolluk kuvvetlerinin olmaması, buranın yasadışı birçok faaliyetin yapılabildiği bir yer haline getirmiş. Kumarhanelerin, kulüplerin cirit attığı bu yerde gangsterler de bolca yerini almış. Açılan kulüpler zamanla müzisyenlere ve gruplara odaklanmış. Böylece 1960’larda müzisyen ve film yıldızları için mutlaka gidilmesi gereken bir yer haline gelmesi ile bugünkü haline dönüşmüş.
Burada gezilmesi gereken bir diğer tarihi mekan ise Comedy Store. Zamanında o sahnede Frank Sinatra’dan Jim Carrey’e kadar birçok ünlüyü ağırlayıp doğmasına sebep olmuş. Görüntüde biraz bulanıklık olsa da Marilyn Monroe’nun da çıktığı o sahneyi buradan gezebilirsiniz. Ayrıca bonus olarak da 15 Mayıs 1904 tarihli Los Angeles gazetesinin linkini bırakıyorum. İşin ilginç yanı Beverly Hills haberlerini araştırırken karşıma çıkan bu gazetenin kapağının sol üst kısmında türklerle ilgili bir habere de yer verilmiş olması. Sunset Bulvarı ile ilgili haberde ise Sunset Bulvarının açılışının Los Angeles ve Hollywood’u birleştirdiği söylenilmekte.
35 Kilometrelik Sunset Bulvarını tamamladıysak orada bir yemek molası verelim ve BOA Steakhouse’da soluğu alalım. Şimdilik sanal olarak gezebileceğimiz restoran sanal turuna buradan ulaşabilirsiniz. Sırada Sunset Bulvarına yakın bir göle ziyarete gidiyoruz.
Kendini Gerçekleştirme Tapınağı: Shrine Gölü
1950 Yılında Paramahansa Yogananda tarafından açılan bu park, dünyanın her tarafından insanların gelip huzuru yaşayabileceği manevi bir ortam hayal etmesiyle açılmış. Bu tapınak Shrine gölünün kenarında, sessiz bir tepenin üzerinde, tamamen meditasyon yapmaya yönelik ilham verici hizmetleri bulunan bir yer. Kendini gerçekleştirmek için ashram sunuyor. Bu yenilenme sonucu kişiler, iç ve dış huzuru deneyimleyerek Yogananda’nın öğretilerini keşfediyorlar. Bu durum müzisyenlerin de ilgisini çekmiş olacak ki zamanında Elvis Presley’de buraya yürüyüş yapmaya gelirmiş. Belki şarkı sözünde bahsettiği “I can’t help falling in love with you” şarkısında sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum diye bahsettiği belki de bir insan değil, bir yerdi. Belki de bu yerdi. Beatles’ın gitaristi George Harrison’un cenaze töreni de burada yapılmış. Gölün kenarındaki yürüyüş parkurunu buradan, Altın Lotus Tapınağı’nı buradan görebilirsiniz.
Hindistan’da lotus çiçeği, ruhun sonsuz potansiyeline uyanışı olan ilahi açılımın bir sembolüdür. Bu tapınağın hemen arkasında ise Mahatma Gandhi’nin onuruna dikilen dünyadaki ilk anıt olan Gandhi Dünya Barış Anıtı’nı göreceksiniz. Gandhi’nin küllerinden bir kısmı pirinç ve gümüş bir sandıkla kaplanmış, Çin’den gelen bin yıllık bir taş lahit içinde kutsanmış. Lahiti buradan görebilirsiniz.
West 3rd Street
Bir diğer gezilmesi gereken sokağımız 3rd Street. Bu cadde de bir zamanların ünlülerinin doğduğu meşhur sokak. Gökyüzünü kaplayan yüksek tren hatlarıyla dolu şehir merkezinde tek ziyaret edeceğimiz yer Beverly Center. Bunun haricinde şehrin gürültüsünden sizi biraz daha uzaklara götüreceğim ve bu sefer 3. caddenin biraz daha aşağısına, hala biraz kırsal kalmış yeşillik görebileceğimiz, müstakil evleriyle bezenmiş West 3rd Street’in arka sokaklarını da buradan gezebilirsiniz.
Canon Bahçeleri
Şehrin en yeşil alanı Beverly Canon Bahçelerini buradan gezebilirsiniz. Buradan mı ilham aldı bilmem ama Canon bahçelerini gezerken Pachelbel’den Canon parçasını da dinleyin.
Franklin Kanyonu
605 Dönümlük bu büyük kanyon aynı zamanda birçok çeşitli bitki, gölet ve yürüyüş parkurunu bünyesinde barındırıyor. Halka açık bir belediye parkı olan Franklin Kanyonu’nda sizler de buradan sanal bir yürüyüş yapabilirsiniz. Yürüyüş sırasında göreceğiniz yerler birçok filmden sahneleri çağrıştıracaktır.
Peninsula Hotel
Beverly Hills’in ilk lüks oteli olma özelliğine sahip Peninsula Oteli, Wilshire Oteli gibi birçok filme ve ünlüye ev sahipliği yapmış bir otel. Vintage tarzı sıcak odalarının içini buradan gezebilirsiniz. Ayrıca bahçesinde de tur atmamanız için bir engel yok. Bir de yemek salonunu ziyaret edip yemeğimizi yersek tamamdır.
Biraz Sanat
Saban Theater
Fox Wilshire Tiyatrosu diğer bilinen yeni adıyla Saban Tiyatrosu 1930 yılında açılarak Beverly Hills için kültürel yapının gelişmesinde baş mimarlardan olmuş. Film galalarının, canlı konserlerin ve Broadway turnelerinin yapıldığı yer olmuş. Ayrıca burası yıllar boyunca 20th Century Fox’un prömiyer tiyatrolarının yapıldığı yermiş. Marilyn Monroe’da bu sahnenin tozunu yutmuş ünlüler arasında. Sahne kısmına buradan, ana giriş ve tamamının sanal turuna da buradan ulaşabilirsiniz. Eski şaşalı zamanlarından anılar saklayan dış giriş kısmına da buradan ulaşabilirsiniz.
Resime ilgisi olanlar için Winn Slavin Güzel Sanatlar Galerisini buradan gezebilirsiniz. Los Angeles Ülke Sanat Müzesi’nde de yıllar içinde modada meydana gelen değişime tanık olabilirsiniz.
Şehrin Özgürlüğünü Kutlayan Heykel
Antik İran’da arkeolojik bir eser olan Cyrus Silindirinden ilham alan özgürlük heykeli çeşitliliğe saygıyı kutlamak amacıyla yapılmış. Fonlamasını yapan vakfın başkanı olan Ali Razi 1978’de İran’dan kaçmış ve “Göçmenlerin getirdiği tüm güzel kültürler nedeniyle Amerika harikadır” savını savunmuş. Şimdilerde 80 yaşında olan Razi, insanların heykelin yanından geçerken “Özgürlük nedir? Bu paylaşılan rüya neye dayanıyor?” diye sormasını umuyor. Özgürlük Heykelini buradan ziyaret edebilirsiniz.
Meşhur Garaj
Steve Jobs’un Apple’ı yarattığı o meşhur garajı görmeden Beverly Hills gezisi tamamlanmaz diyerek 2036 Crist Dr sokağını da es geçmiyoruz. Karşınızda gördüğünüz işte o meşhur garaj.
Hızlı Bir Beverly Hills Turu
İçi Alice Harikalar Diyarı olan bir restorana gidiyoruz. Osteria Cal Mare’ı buradan gezebilirsiniz. Oklarla tüm restoranı keşfedin. Ardından Harry Potter filminden çıkmışa benzeyen bir eve gideceğiz. Sadece dış kısmını görebilsek de Spadena House’un ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Bir şehri keşfetmenin en iyi yolu sokaklarını keşfetmektir denir. Buradan hareketle huzuru bulacağınız bu sokakları sizler de mutlaka keşfe çıkın.
Beverly Hills’deki lüks evleri merak edenlerdenseniz buradan istediğiniz eve tıklayarak içini detaylı bir şekilde, sanal olarak gezebilirsiniz. Evlerin her biri birbirinden güzel, galeri gezer gibi evleri gezebilmeniz mümkün. Yalnızca arada ağzınızın suyunu silmeyi unutmayın. 🙂
Beverly Hills şehri benim için bir yandan, sanat dahilerini yetiştirmiş, en ünlü barların sahibi. Öte yandan topraklarında Atatürk Çiçeklerinin ve Avakadoların yetiştiği ve hala bir bölümünde o müstakil doğallığı barındıran yapısıyla eski ile yeninin harmanlandığı bir yer. Tarihi olarak çok köklü bir yapılaşması olmasa da, geçmişi aslında 1900’lere dayanan kendi içinde ayrı bir kültürün oluşmasına olanak sağlamış farklı bir şehir. Bununla birlikte dünyanın en pahalı evlerini de taşıyabilecek bir sorumluluğa sahip. Bu sebeple Beverly Hills benim için artık sadece muhteşem villaları olan, ünlülerin mekanı olmaktan çıkıp içinde birçok farklı kültürel gelişimi barındıran bir şehir oldu. Bu keşfi sizlerin de tadabilmeniz dileği ile.
*Omnipresence: Her yerde bulunma veya her yerde mevcut olma özelliğidir.