Ve Sonsuza Dek Beraber Olmuşlar…
Hindistan ’da göz zevkine fazlasıyla doyacağımız bir sanal seyahat yaptım. Tabii ki de öncelikle, Hindistan deyince akla gelen ilk yer Taç Mahal’i gezdim. Ardından ise diğer o müthiş tarihin kokusunu içime çektim ve sizlere de bu blog aracılığıyla gönderiyorum. Koca ülke Hindistan’ı tek bir yazı da ele almam mümkün değildi. Bu sebeple Agra ve yakın çevresini ancak gezebildim. Hindistan’ın diğer bölümlerini ise sonraki yazılarımızda ele alacağız.
Gezi sırasında dinlemeniz için bir zamanlar ülkemizde de çokça meşhur olan Awara Hoon şarkısını başlangıç şarkınız yapabilirsiniz. Sonuçta Hindistan ’ı gezip de Awara Hoon’u dinlemeden olmaz. O şarkıdan sonra ise bunu dinleyebilirsiniz. Açtığınız sanal tur linklerini tam ekran moduna geçirmeyi unutmayın. Hazırsanız başlayabiliriz.
Kanıtlanmış Bir Dünya Harikası
Tabii ki de bahsettiğim Dünya Harikası, 1983 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine, 2007 yılında ise Dünyanın 7 Harikasından biri olarak listeye giren Taç Mahal. Hindistan sanal seyahatime Taç Mahal’den başlamak en doğru seçim oldu benim için. Çünkü hikayesiyle beni büyüleyen ve küçüklüğümden beri görmeye can attığım bir yapıydı orası.
Hikayesi Demişken
Duymayan yoktur diye düşünüyorum, yine de bir hatırlatma yapmak için kısaca bahsedelim.
Babür devletinin erkekleri eşlerine çok bağlıymış. Taa Babür hükümdarının şahı Babür Şah’tan tutun da oğlu Hümayun Şah ve tabii ki hepimizin bildiği Hürrem Şah Cihan. Babür’ün, zamanında dedesinin işgal ettiği Hindistan ’a şansını denemek üzere yürüyüşü ve 1526 yılında bildiğimiz Babür devletini kurması, şu an dahi gezebildiğimiz müthiş yapıların ortaya çıkmasına olanak sağlamış. Fakat kendinden çok sonra gelen Şah Cihan, eşi için öyle güzel bir eser yaptırmıştır ki aradan yüzyıllar geçse de hala varlığını ilk günkü ihtişamlığıyla korumaktadır.
Hindistan’ın Büyük Aşkı
Babür İmparatoru Şah Cihan ve eşi Ercümend Banu Begüm Mahal birbirlerini çok severlermiş. “Dünyanın Kraliçesi” anlamına gelen Mümtaz Mahal ismini takmış eşine Şah Cihan. Biz de onun deyişini sürdürelim ve o isimle bahsedelim. Seferlere dahi beraber giderlermiş. İşte yine bir sefer sırasında 14. çocuklarına hamileyken kan kaybından vefat etmiş Mümtaz Mahal. Şah Cihan bir sene eve kapatmış kendini üzüntüden. Çocuklarının desteği ile biraz toparlansa da devlet işlerinden uzaklaşmış ve kendini mimari yapılar inşaa etmeye vermiş. Bunların içinde en önemlisi ise eşi için inşaa ettirdiği muhteşem türbe, Taç Mahal yer alıyor.
Sonsuzluğun Yüzünde Bir Gözyaşı Damlası
Eşinin vefat etmesinin ardından bir yıl sonra bu yapının inşaatına başlamış. Yapının mimarı İstanbul’dan, Mimar Sinan’ın talebesi ve Sultanahmet Camii’nin mimarı İsa Efendi’dir. Söylenene göre yapının içerisindeki yazılar için de yine İstanbul’dan bir hattat gelmiş. Yapıda yakut, safir, zümrüt, pırlanta, inci ve sedef kullanılmış olduğundan dolayı, aydan daha parlak göründüğü söylenilmektedir. Bunların yanı sıra mermerin içine siyah mermer ile Yasin Suresi yazılmış. 20 Bin işçi ve fillerin desteğiyle 20 yılda tamamlanmış bu muhteşem yapı. Yine bir rivayete göre inşaatta kullanılan iskeletlerin sökülmesinin 5 yılı alacağını duyunca Şah Cihan, iskeleyi oluşturan taşları sökenlerin, o taşlara sahip olabileceği fermanını vermiş. Böylece iskele bir gecede sökülmüş. Şah Cihan yapının karşısına aynısının siyahını kendi matemi için yaptırmayı istese de bu sefer oğlu, ülkenin fakirleştiğini görerek karşı çıkmış ve onu tahttan indirmiş. Ömrünün sonuna kadar Taç Mahal manzaralı bir odada hapis tutulmuş. Ölüm döşeğinde dahi önüne ayna koyulmasını isteyerek Taç Mahal’i seyretmeye devam etmiş. Vefat ettiğinde de çok sevdiği eşinin yanına gömülmüş ve sonsuza dek beraber olmuşlar.
Bir Kaç Bilgi Daha
- Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın lahitleri Taç Mahal’in üst katında, asıl mezarları ise en alt katta bulunuyor.
- Lahitlerin bulunduğu kubbeli salonda ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahip.
- Taç Mahal’in 4 kilometre çevresinde motorlu taşıt kullanmak yasak. Hava kirliliğinin beyaz mermeri çok fazla etkilediği için böyle bir çözüm bulunmuş.
- Hindistan, İngilizlerin sömürgesi olduğu zamanlar, Taç Mahal İngiliz valisi tarafından satışa çıkarılsa da borsadaki kriz sebebiyle satamamışlar ki çok da isabet olmuş.
- Taç Mahal’e gelip de kuru kuru dönülür mü? Tabii ki oradan hediyelik bir şeyler de alacağız. Buyurunuz buradan alışverişinizi yapabilirsiniz.
Rehberlik Tamam, Sırada Gezmek Var
Öncelikle Taç Mahal denilince o bilinen müthiş manzarayı görmenizi istiyorum. Buradan gireceğiniz Taç Mahal’in yukarıdan farklı açılarla çekilmiş fotoğrafları, gerçekten de soluğunuzu kesecek cinsten. Bu 360° fotoğrafların ikinci bölümünü de buradan mutlaka gezmenizi tavsiye ederim. Arkada fon müziğinizi açtıysanız ve ekrana odaklandıysanız şu görüntülerden etkilenmemeniz çok zor. Benim istemsizce gözlerim doldu bu müthiş güzellikler karşısında. En güzeli de belki normalde göremeyeceğiniz alanları da bu sayede görebiliyoruz. Mesela kuş bakışı Taç Mahal’i izlerken solda kartal benzeri bir kuşun uçtuğuna denk geldim. Bu kadar yakından ve net olarak onu görebilmek gerçekten paha biçilemezdi. Fotoğraf kalitesinin bu kadar mükemmel olması da ayrı şans tabii. Yapının arka tarafını ise buradan görebilirsiniz. Yukarıda anlattığım gibi müthiş bir işçiliği ve sedef kakmacılığı var. Bu işçiliği daha yakından görmek isterseniz buradan inceleyebilirsiniz.
Perspektif sever misiniz? Çünkü şimdi harika bir perspektif geliyor. İnanıyorum o an orada olsanız kameranızı ya da telefonunuzu hemen elinize almıştınız. Sizi daha fazla meraklandırmadan linki buraya bırakıyorum o zaman. Özellikle işlemeciliği daha net görebilmek için yakınlaşıp inceleyebilirsiniz. Burası Ana giriş kapısı ile Taç Mahal arasındaki giriş oluyor. Yani ana kapıdan hemen göstermiyor müthiş yapı kendini.
Bir de Google Earth’ün imkanlarından faydalanalım. Bu linke girdiğinizde göreceğiniz oklarla istediğiniz yöne ilerleyerek Taç Mahal’in bahçesini ve çevresini detaylıca gezebilirsiniz.
Mutlu Son
Sıra geldi bu iki ölümsüz aşk, Şah Cihan ve Mümtaz Mahal’in mezarlarına. Üst katta bulunan lahitlerine buradan, alt katta bulunan ve girişin yasak olduğu gerçek mezarlarının bulunduğu odaya da buradan girebilirsiniz.
Her köşesinin ayrı güzel olduğu Taç Mahal, huzur bulacağınız bahçelere sahip. Buradaki linkte önce Hintli bir amca göreceksiniz. Tam da fotoğraflık oturuyor orada. Şimdi ekranı yavaşça sağa kaydırın ve ağaçların arasından süzülen ışık hüzmesinin keyfini çıkarın. Hemen altında bulunan huzur yolundan ise nirvanaya ulaşacaksınız. Tabii son kısımda mübalağa sanatını kullansam da fotoğrafa bir süre bakmanız dahi içinizi açacaktır.
Tüm bunlara ek olarak, bir rehberle burayı gezmek isterseniz buyurunuz, farklı açılarla detaylandırmak isteyenler sizler de buraya buyurunuz.
Bebek Taç
Bu ismi ben takmadım. Gerçekten de Taç Mahal’in bir benzerinin yine Agra şehrinde olduğunu biliyor muydunuz? Buyurun buradan bebek Taç Mahal’i gezebilirsiniz.
Hayalet Şehir
Şimdi Taç Mahal’den hızlıca, yine Agra’da bulunan Fatehpur Sikri’ye gidiyoruz. Fatehpur Sikri, Zafer Şehri anlamına geliyor. Adında yakalamışsa da benliğinde zaferi yakalayamamış bir şehir. Çünkü 400 yıl önce Ekber Şah tarafından yaptırıldıktan bir süre sonra kentin su kaynaklarının yetersizliğinden kenti terk etmek zorunda kalınmış. Şimdilerde turistlerin uğrak yerlerinden olan bu kasaba, 400 yıllık yalnızlığını ve kültürel değerlerini hala sımsıkı taşıyor. İçerisinde birçok anıt, tarihi yapı ve saray bulunduran Fatehpur Sikri’yi sanal olarak buradan ve buradan gidebilirsiniz. Okları takip ederek tüm kısımlara girebilirsiniz.
Maymunlar Sarayı
Agra’ya gelmişken Jaipur’a ve oradaki Galtaji tapınağı’na uğramadan geçmeyelim. Ülkenin her yerinden insanlar tarafından sıklıkla ziyaret edilen bir Hindu hac yeridir. Burada tepeden aşağıya doğru akan doğal bir kaynak vardır. Bu kaynaktan çıkan su çok kutsal sayılan birçok su tankını doldurur ve tapınağı ziyaret eden hacılar bu dindar suda yıkanırlar. Burada çok fazla maymun olduğu için Maymunlar Tapınağı olarak da anılıyor. Hindular bu tapınağı 18. yüzyılda pembe kum taşından yapmışlar. Bu sebeple bir ibadet yerinden çok saray gibi görünmektedir. Tapınağı buradan gezebilirsiniz. İşlemeleri daha yakından incelemek isterseniz de buradan girebilirsiniz. Maymunlar Sarayı, Hindistan ‘da Taç Mahal’den sonra ilgimi çeken ikinci yer oldu diyeceğim ama gezim devam ettikçe bu sıra hayli değişecektir. Fakat Taç Mahal’im daima birinci sırayı korur.
Müze
Hindistan ‘ın birçok yeri tarihi, birçok yeri görülmesi gereken yerler ve birçok yeri canlı müze. O sebeple ister eski şehirleri gezerek geçmişe gidin ve o duyguyu yaşayın isterseniz de yine içerisinde oldukça tarihi eser bulunduran müzeleri ziyaret edin. İkisini de yapmanız tercihimdir. Hindistan ’daki sanal müzeleri buradan gezebilirsiniz.
Ganj
Araştırmalara göre Ganj Nehri, dünyanın en kirli 5 nehri arasında yer alıyor. Google Earth üzerinden kutsal şehir Varanasi’nin Ganj Nehri ile birleşimini sanal olarak gezdim. Orada gördüğüm ise bazı kesimlerinin gerçekten çok fazla kirli olduğuydu. Bazı bölgeler ise bir o kadar da temizdi. Bu durumu şöyle yorumladım, Hindistan ‘da devam eden kast sistemi ile birlikte halk arasında uçurum denilebilecek bir hiyerarşi ve ekonomik ayrıcalık var. Böylece zenginlerin olduğu yerler gayet temiz iken, normal halkın bulunduğu bölüm ise tam tersi.
Hinduizm inancına göre ne olursa olsun Ganj Nehri’nin kirlenemeyeceği inancı vardır. Hindular nehri Tanrıça Ganga’nın kişileştirilmiş formu olarak kabul ederler ve bu nedenle insanlar nehre taparlar. İnançlara göre belirli günlerde nehirde yıkanmak günahların affedilmesi ve tövbelerin kabul görmesini sağlar. Hinduizm’deki ölü yakma geleneği nedeni ile birçok insan binlerce kilometre yol kat ederek yakınlarının küllerini bu nehre serperler. 2013 yılı Kumb Mela festivali kapsamında 10 Şubat günü 30 milyon insan toplanmıştır. Bu günde yıkanmanın günahları sileceğine ve ruh ile bedene fayda sağlayacağına inanılır. Üstelik bu ayinler sebebiyle suda yıkanma ve içmelerinden dolayı sarılık, tifo gibi birçok hastalık kapmaktadırlar. Çevresinde yaşayan insanlar ise bu mikroplara bağışıklık kazansa da diğer bölgelere göre nehre yakın olan yerlerde oturanlar kansere daha kolay yakalanıyor. Araştırmalara göre Ganj Nehri, dünyadaki diğer nehirlere oranla organik atığı 15 ila 25 kat daha hızlı çürütebiliyor. Yıllar boyunca nehre akan ülkenin kanalizasyon sistemi, kimyasal zehirli atıklar ve önceleri atılan çürümüş ölü bedenler; nehrin asiditesini arttırdığı için bu durum gerçekleşiyor diye düşünülüyor. Ganj Nehri kıyılarında yaşayan ve “pandit” olarak bilinen 20 jenerasyon öncesine kadar giden bir grup din adamı, şimdiye kadar nehri ziyaret etmiş herkesin el yazısıyla kaydını tutuyor.
Sanki panoramik bir manzara sunan Ganj Nehri’ni sanal olarak buradan görebilirsiniz. Herkesin elinde telefonlarıyla fotoğraflarını çektiği bu görsel ise hayli manidar geldi. Nehre bir de son olarak buradan bakın.
Bonus
Tüm bunlara ek olarak Agra’da keşfedebileceğiniz birçok yer sizi bekliyor. Agra Kalesi, Chini-Ka-Roza, Akbar’ın Mezarı, Yamuna Nehri ‘ni de gezebilirsiniz.
Yazının başında da dediğim gibi Hindistan’ı tek bir bölüm yapmak oraya saygısızlık olurdu. Bu kadar büyük bir ülke ve bu kadar gezilecek yerleri barındıran bir yere daha fazla ve ayrıntılı gezmek gerekir. Bu sebeple Hindistan yazımızın sadece Agra ve çevresinden ibaret saymayın. İleriki bölümlerde diğer şehirleri de gezeceğiz. Bir sonraki Hindistan yazımıza kadar da kendinize dikkat edin.
…
…
…
…
…
…
…
.
.
.
.
Parmila Kargar İle Hindistan Üzerine Bir Söyleşi
1) Hindistan şu ana kadar sanal olarak gezdiğim en büyük ülkelerdendi. Hatta hala tam anlamı ile gezmiş sayılmam. Sen orada bulunduğun sürelerde nerelerini gezebilme şansın oldu?
Goa şehri en çok gezdiğim şehirdi. Orada 39 tane sahil var. Hepsi görülecek güzellikler. Ben onlardan sadece 8 tanesine gidebildim. Ben o şehirde okudum. Orada kiliseler çok fazla. Çünkü orada Hintlilerden fazla Hristiyanlar var. Müslümanlarda var. Karışık insanlar ama çoğu Hristiyan. Ama orada sen Hristiyan’sın, sen Hintlisin diye öyle bir şey yok. Herkes birbirinin dinine saygı duyuyor.
Mumbai’yi gezdim. Orası İstanbul gibi çok büyük ve kalabalık. Orada genelde zengin insanlar, büyük meşhur oyuncular yaşıyorlar. Çoğu oyuncuların evi orada, çok kalabalık ve sıcak. Orada deniz olduğu için çok nemli.
Bir de Delhi’yi gezdim. Yeni Delhi ve Eski Delhi olarak ikiye ayrılıyor. Yeni Delhi’de yeni binalar var, daha gelişmiş. Eski Delhi’de insanlar fakir, yeni de gelişmiş teknoloji var. Hindistan’da teknoloji olarak herkesin bilgisi var. Yoldan geçen birine de sorduğunda kimse bilgisayar bilmiyorum demez. Okumuş da olsa, okumamış da olsa herkes bilgisayar ve İngilizceyi bilirler. Çünkü okulda İngilizce dersi veriliyor.
2) Taç Mahal zaten en beğendiğim yerdi. Bu sanal turumda da ilk sırasını korudu. Tek kelimeyle muhteşemdi. Orayı ziyaret ettin mi? Orası hakkında internette göremeyeceğimiz ne söyleyebilirsin bize?
Taç Mahal dünyanın 9 harikasından ve bir daha yapılmamış olan eserlerden biri. Şah Cihan eşi için yapmış. Taç mahal yapıldıktan sonra bütün mimarların elini kesmiş. Çünkü aynısının yapılmasını istememiş. Agra, Delhi’ye yakın. Trenle birçok kez geçtim ama içeri tek başıma girmek istemedim. Çünkü orası aşk yeri olduğu için ilk gidişimde hayatımın aşkını bulduğumda gideceğim diye düşündüm. O yüzden gitmedim. Hayatımın aşkı ile ya da eşimle giderim diye düşündüm. 4 Sene Delhi’de kaldım ama sırf bu yüzden gitmedim. Orası gerçekten çok güzel bir yer. Birçok arkadaşım da gitti. Herkesin de gitmesini tavsiye ederim. Diyorlar ki Hindistan’a gidip de Taç Mahal’i görmediysen sen Hindistan’a gitmemişsin derler.
3) Hindistanlı insanların hangi özelliğini daha çok seversin?
Hintli insanlar yardımseverlerdir. Hiç kavga etmezler. Türkler gibi çok yardımseverlerdir. Başka ülkelerde Hristiyan ile Müslümanlar arasında kavgalar olabiliyor ama Hindistan’da o kadar ırk var ona rağmen birbirine saygılıdır. Bir dükkandan satılan ürün diğer dükkanda satılmaz. Çünkü eğer bir dükkanda yumurta varsa diğer dükkan satmaz ki onun bereketine zarar gelmesin diye. İbadet edilen yere mandir denilir. Hindistan’da birçok mandir, mescit ve kilise var. İnsanlar hepsine rahatça girip çıkabiliyor ve sen neden böyle girebiliyorsun demiyorlar. En beğendiğim şey buydu orada. Irklara saygı duymaları.
4) Üniversite döneminde Türkiye’de yaşadın. Türkiye’de de bulabileceğimiz ya da evde basitçe yapabileceğimiz Hint yemeği ne var?
Delhi başkent oluyor. Oranın yemekleri ile Türkiye’nin yemekleri çok farklı. Diyelim ki Türkiye’de büyüyen biri Hindistan’a gittiğinde oranın yemeğini yerken zorlanabilir. Çünkü oradaki yemekler daha baharatlı ve acı. En meşhur yemeklerinden biri Biryani. Tavuk Biryani ya da kuzu etinden de yapılıyor. Sebzeli olan da var etli olan da var. Orada da et tüketen insanlar var ya da vejetaryen olan. Özellikle düğünlerde hep yapılıyor. Türkiye’deki pirinç gibi önemli. Misafir gelince mutlaka yapılır. Yemekten önce fast food gibi Pani Pri, Gulkapan, Safari. Herkes yapar bunları. Dışarıda da yapılır. Yemekten önce yerler.
5) Hindistan, filmlerde eğlenmeyi ve dans etmeyi seven bir toplum olarak gösteriliyor. Peki gerçekten de işin arka tarafında da bu durum aynı mı?
Ben orada okuldayken her dönemde bir hafta tam eğlenme oluyordu ders filan olmuyordu. Öğrenciler hazırlanıyordu bir hafta dans gösterisi oluyordu. Kısa filmler, grup dansları oluyordu. Dersten sonra prova oluyordu. Türkçedeki eğlence haftasına orada fun week diyorlardı. Bir hafta oluyordu. Fun week için herkes hazırlandıktan sonra bir yarışma gibi oluyordu. Ben en son 2013 de prova yapmıştım. Okullar arası bir yarışma gibi oluyor. Her okuldan başkanları filan geliyor. Herkes farklı şehirlerden girip puan veriyor. Ve onlar için çok önemli bir şey.
14 şubattan önceki günlerde de çiçek günü, ayıcık günü oluyordu. Teklif etme günü oluyordu. Bakıyorsun çiçek günü oldu mu herkes çiçek veriyor. Çikolata günü oldu mu herkes çikolata veriyor. Bir hafta böyle devam ediyor 14 şubata kadar. 14 şubatta çoğu insan kırmızı giyiyor kutluyorlar. Ama tabii okullar tatil değil. Ama isteyen kırmızı giyiyor, sevgisini açıklıyordu.
6) En uzun yazımız Hindistan olmasına karşı topu topu Taç Mahal ve bir kaç yapıyı ancak anlatabildik. Sayfalara sığmayacak kadar gezilip görülecek yerleri mevcut. Mutlaka gitmemizi önerdiğin bir yer var mı?
Hindistan için çok pis diyorlar ama o kadar nüfusu Türkiye’ye getir mutlaka Türkiye’de çok pis olur. Dünyada Çin’den sonra ikinci en çok nüfusu olan yer. O kadar nüfus artarsa tabii ki pislikte artar. Ama tabii temiz yerleri de var pis yerleri de var. Ben yine de her yerin gezilmesini tavsiye ederim. Kültür açısından da, yer açısından da, hava açısından da, insanlar açısından da, sosyal, siyasal açılardan da gerçekten farklı. İnsanların düşünce, davranış açısından Türkiye ile karşılaştırıldığında çok farklı. Oraya gittiğinde giydikleri kıyafetler çok farklı. Mesela Türkiye’de eğer yüzük takmazsa evli mi değil mi anlamıyorsun. Ama Hindistan’da evli kadınlar mutlaka alınlarında kırmızı bir nokta oluyor, oradan evli olup olmadığı belli oluyor.
7) Hindistan’a fiziki olarak gitmesem de dini inanışı ile, şehrin ambiyansı ve hala yaşayan mimari kalıntıları ile beni oldukça büyüler. Bu durum geçmişlerine ve inanışlarına hala sımsıkı sahip çıktıklarını gösteriyor. Bunun başka bir sebebi var mı?
Hindistan’da kültürlerine çok düşkünler. Mesela ben Antalya’da iki tane düğüne katıldım. Ama ikisinde de aynı Hindistan’da yapılmış gibi ateşin etrafında 7 sefer dönüyorlar. Aynı Hindistan’da yaptıkları gibi devam ediyorlar. Biz Türkiye’ye geldik farklılık olsun yok. Daha gelişmiş ve iyi şekilde düğün kutluyorlar. Onlar için düğün çok önemli. Mesela bizler ölüm olduğunda bitiyor diyoruz ama onlar için ölümden sonra 7 sefer tekrar canlandıklarında aynı kişi ile evleneceklerini düşünüyorlar. 7 Dönem diyorlar. Hayatım bir kez bitti mi, tekrar geliyorum dünyaya ve bu 7 sefer oluyor. 7 sefer dünyaya geleceklerine inandıkları için 7 kere ateşin etrafında dolanıyorlar gelin ile damat ve her seferinde aynı kişi ile evleneceklerini düşünüyorlar. Anlamı buradan geliyor. Bunu her yere gitseler de yapıyorlar.
Hindistan’da boşanma da pek yok. Bir kere evlendiler mi kolay kolay boşanmıyorlar. Ama ben Türkiye’yi de çok gezdim, bir kere anlaşamadılar mı aa hemen boşanalım. Boşanmak Türkiye’de çok kolay ama orada zor. Onlar bu arada kocalarına çok saygı duyuyorlar. Bazı yerler var kocaya Allah derecesinde seviyorlar. Allahtan sonra sen varsın benim için diyorlar ve kocalarına öyle saygı duyuyorlar.
Tarihi eserlere çok önem veriyorlar, çünkü tarihleri, geçmişleri çok önemli onlar için. 7 Sefer hayata geleceklerini düşündükleri için. Aslında orası hakkında anlatılacak çok şey var. Ben 4 sene orada yaşadım, bir çok arkadaşım var oradan. Her şeyi Hintçe izlerim. Ailem benim zaten diyor ki sen yanlışlıkla Afganistan’da doğmuşsun. Hindistan’da doğman lazımdı diyorlar. Çünkü ben bütün yemekleri baharatlı severim. Konuşma tarzım Hintçeye benziyor.
8) Bildiğin gibi biz sanal gezginleriz, en azından şu an için oraya gidemiyoruz. Bize oraya gidemesek de orada olduğumuzu hissettirecek neler söyleyebilirsin?
Hindistan’da çok fazla çalışkan insan var. Tembel insan çok azdır orada. Benim en ilgimi çeken de bu. Orada rahat insanlar çok az. Ama Türkiye’ye bakıyorum burada insanlar 4, 5 saat çalışıyor ah biz çok çalıştık diye sesleri çıkıyor. Hindistan’da inanır mısın bazen insanlar 18 saat çalışıyorlar ama hala sesleri çıkmıyor. Çünkü oradaki insanlar için nüfus fazla olduğundan iş imkanları az. Ekonomik açıdan dengede değil. Zengin insanlar çok zengin, fakir insanlar çok fakir. Ama orada insanlar hayat geçirmek için çok çalışıyorlar. O kadar çalışma ile onlar başka ülkeye gitse gerçekten zengin olabilir. Ama orada insan fazla olduğu için iş az. Böylece maaş düşüyor.
9) Son olarak orayı sanal olarak gezecek insanlara önerin ne olurdu?
Her arkadaşıma diyorum. Pandemi bitsin bekliyorum tekrar gitmek istiyorum. Orada 4 sene yaşadığım için havasından, yerinden, herşeyinden kullandığım için saygım sonsuz. Ben orada iyi eğitim aldım. Orası hakkında söyleyebileceğim kötü bir şey yok. Ama çoğu insanlar Hindistan hakkında negatif düşünüyorlar. İneklere tapıyorlar diyorlar bazıları. Ama o kadar nüfus olduğu için farklı etnik kökenler olabilir. O kadar fazla nüfus başka ülkede de olsa o kadar fazla ırklar ortaya çıkabilir.
Orada insanlar hangi ırklara, dinlere inansalar bile birbirlerine saygı duyuyorlar. İneğe de saygı duyuyorlar. Biz onun etinden, sütünden, yağından yararlanıyoruz diye. Mantıklı söylüyorlar. Mesela kalem yere düştü mü biz böyle önemsemiyoruz ama onların kalemi yere düştü mü alıyorlar. Ben neden böyle yaptınız diye sorduğumda bak dediler biz bu kalemle yazıyoruz, karnımızı doyurabiliyoruz bu sayede, bu hayatımızı bildiriyor, doğru yolu gösteriyor saygı duyuyoruz. Onu sadece bir kalem olarak düşünmüyorlar.
Defteri bile düştüğünde saygı ile okuyor ve koyuyor. Sanki biz Kuran’a nasıl davranıyoruz onlar da defter, kaleme aynı şekilde davranıyor. Düşününce mantıklı değil mi? Biz kalem yüzünde buraya gelmiyor muyuz? Kalem üzerinden ben şimdi seninle konuşmuyor muyum? Kalem üzerinden karnımı doyurmuyor muyum? Tabii ki de. Bak düşününce insan neye saygı duyuyor. Bu kalem sana hayat vermiş. Bu kalem olmasaydı ben çalışamazdım, bunun sonucunda bir şey yiyemezdim. Hayatımı kaybederdim. Bu yüzden bu tarz şeylere saygı duymaları mantıklı geldi bana. Diyorum ki kaleme saygı duymamız lazım ama bizim ülkemizde bazen hiç umursamıyoruz.